İyi bir konuşmacı deyince akla genellikle etkileyici bir ses tonu, güçlü hitabet, izleyiciyi yakalayan jestler ve kelimeleri ustaca kullanma becerisi gelir. Fakat çoğu zaman göz ardı edilen bir gerçek var: Gerçek anlamda iyi konuşan biri, önce iyi bir dinleyicidir.
Evet, kulağa çelişkili geliyor olabilir. Ama düşünün: Karşınızdaki kişiyi, topluluğu ya da hedef kitlenizi anlamadan, onların beklentilerine cevap vermeden, onların dilini çözmeden gerçekten etkili konuşmak mümkün mü? Konuşma, sadece sözcükleri sıralamak değil; bir etkileşimdir. Ve bu etkileşim ancak güçlü bir dinleme temeliyle kurulabilir.
Dinlemek, sadece sessiz kalmak ya da karşı tarafın sözünü bitirmesini beklemek değildir. Gerçek dinleme, dikkat vermeyi, anlamaya çalışmayı ve bağ kurmayı içerir. Bir konuşma hazırlarken ya da topluluk önünde konuşurken, hedef kitlenin kim olduğunu, neye ihtiyaç duyduğunu ve neyi duymak istemediğini anlamak, konuşmanın tonunu ve içeriğini belirler. Bu da ancak etkili bir dinleme pratiğiyle mümkündür.
İyi dinleyiciler, insanlarla daha derin ilişkiler kurar. Empati yetenekleri gelişir, anlaşılır olurlar. Konuşmalarında daha az varsayım, daha çok doğruluk ve bağ kurma yer alır. Çünkü karşı tarafın gerçekten ne dediğini anlamışlardır. Bu durum, hem birebir görüşmelerde hem de kalabalık karşısında yapılan konuşmalarda büyük fark yaratır.
Dinleyen kişi, karşısındakinin duygu ve düşüncelerini alır, analiz eder, yorumlar ve yanıtını buna göre şekillendirir. Bu da konuşmanın etkisini katlar. Etkileyici bir konuşma, hedefin duygularına ve zihnine aynı anda dokunabildiğinde gerçekleşir. Ve bu, sadece konuşarak değil, dinleyerek de mümkündür.
Sürekli konuşan, ancak yeterince dinlemeyen kişiler; genellikle karşısındaki kişinin ilgisini kaybeder. Çünkü konuşma, karşılıklı bir süreçtir. Dinlemeden konuşanlar çoğunlukla “anlatmak için sıranın gelmesini bekleyen” kişilerdir. Bu da onları daha çok monolog yapan, ilişki kurmayan, ikna gücü zayıf bireyler haline getirir.
Böyle konuşmacılar sıkça şu sorunları yaşar:
Yanlış örnekler verir,
Hedef kitlenin seviyesini kaçırır,
Karşı tarafın asıl ihtiyacına hitap edemez,
Söyledikleri anlaşılmaz veya etkisiz kalır.
İyi dinlemek geliştirilebilir bir beceridir. İşte bazı öneriler:
Aktif dinleyin: Karşınızdakinin sözünü kesmeden, göz teması kurarak, kafa sallayarak ya da kısa geri bildirimlerle (anlıyorum, evet, doğru gibi) dinlediğinizi gösterin.
Varsayım yapmayın: Henüz ne söyleyeceğini bilmeden, ne söyleyeceğini kafanızda tamamlamayın. Merakla ve açık fikirle dinleyin.
Not alın: Özellikle iş görüşmeleri, toplantılar veya sunum öncesi yapılan görüşmelerde, karşı tarafın neye vurgu yaptığını not almak, konuşmanızı daha hedefli kılar.
Tekrarla ve teyit et: Duyduğunuz bilgileri kısa cümlelerle tekrar ederek doğru anladığınızı teyit edin. Bu hem empatiyi artırır hem de olası yanlış anlamaları önler.
Sessizliğe izin verin: Konuşmalar arasında oluşan küçük sessizlikler, düşünmek ve anlamlandırmak için gereklidir. Her boşluğu doldurmaya çalışmayın.
Etkili iletişim, iki yönlü bir akıştır. Ne kadar iyi konuşursanız konuşun, eğer dinlemiyorsanız; söyledikleriniz boşlukta kalabilir. Dinlemek, konuşmayı tamamlayan sessiz güçtür. Sözlerinizin gücü, onları hangi dikkatle seçtiğiniz kadar, onları hangi duygularla söylediğinizle de ilgilidir. Ve bu duygular, ancak dinleyerek yakalanabilir.
Unutmayın: Sizi iyi bir konuşmacı yapan şey, sadece nasıl konuştuğunuz değil, ne zaman sustuğunuz ve gerçekten neyi dinlediğinizdir.